Orta Doğu’daki dengeler yerine, belki Orta Doğu’daki dengesizlikler ifadesi daha da yerinde olabilir. Ben Orta Doğudaki bu karışıklıklara çok daha değişik bir yönden bakmak istiyorum. Zira, bugün Dünya’ya şekil vermeğe çalışan süper güçlerin ağızlarından eksik etmedikleri demokrasi kavramına rağmen; Orta Doğu’da gerçek anlamda barış ve demokrasi istediklerini hiç tahmin etmiyorum. Benim kanaatime göre alabildiğine karıştırmak istedikleri açıkça ortadadır. Tarihsel olarak incelendiği zaman da, Orta Doğu her zaman kaos’un merkezi olmuştur. Sadece ve sadece, Osmanlı döneminde 4 yüzyıl barış içinde olmalarına karşın, her ortamda, Osmanlıların kendilerini sömürdüğünü ifade etmektedirler. Tarihsel olarak karışıklıkların hüküm sürdüğü bu coğrafya’ya; Henri Wilhelm August Deterding(1886-1939) ile birlikte, kapkara kaderine ilâve olarak, kara petrolün karası da ilâve olmuştur. Deterding Dünyadaki tüm petrol sahalarını tespit etmiştir ve ondan sonra ise, Dünyadaki savaşlar ve süper güçlerin hükümranlıkları ona göre ortaya çıkmıştır. Şu anda Dünyada bilinen petrol ve doğal gaz kaynaklarının % 60’ının Orta doğuda oluşu, süper güçlerin iştahını kabartmakta ve açıkça ifade etmek gerekir ise, bu kaynakları düşündükçe de salyaları akmaktadır. Kendilerince Allah’ın bir nimeti olarak ihsan edilmiş olan bu kaynaklar, onların için rengi gibi kara kaderleri olarak ortaya çıkmaktadır. Orta Doğu’dan petrolü aldığınız zaman geriye, yoksul, fakir, hâlâ orta çağ zihniyetinde yaşayan topluluklar ortaya çıkmaktadır. Petrol bitince de yine Dünyanın gelişmemiş ülkeleri arasında yer alacaklardır. Çünkü tüm zenginlik kralların, şeyhlerin saltanatına gitmekte ve bu kısır döngüden kurtulmaları mümkün değildir.
Her zaman yazıyorum ve yine yazacağım. Orta Doğu’daki dökülen kan Müslüman kanıdır. Çok garip bir durum ki, petrolün verdiği zenginlikle, gelişmiş ülkelerden aldıkları silahlarla birbirlerini öldürme çabası içindedirler. Öldürülen Allah’u Ekber demekte; öldüren de Allah’u Ekber diyerek öldürmektedir. Bana göre bu insanların beyinlerini toplasanız bir incir çekirdeğine sığacak ve daha da boş yer kalacaktır. Din, mezhep, tarikat ayrımları çok ileriye derecededir. Her zaman dile getirdiğim de utandığım husus ise, Orta Doğu’daki bu halklar kendi aralarındaki sorunların çözümünde, Hıristiyan olan batılılardan yardım istemektedirler. Tüm petrol kaynaklarına göz dikmiş olan, batılılar onlara niçin yardım etsin ki! Evet, yardım ediyorum lâfıyla, demokrasi havarisi pozunda; tavşana kaç, tazıya tut demekte, birbirlerini öldürmelerinden zevk alarak, olanları temaşa ile seyretmektedirler.
Ülkemizde çok acayip anlayışı da dile getirmek isterim. Sözde, ABD bizim kadim müttefikimiz imiş. Bir zamanlar, Amerikalılar bizlerin kan kardeşi idi. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, ABD bizim kan kardeşimiz de değil, bizim düşmanımız da değildir. Dünya dış siyaseti her zaman kaygan bir zemindir. İşlerine geldiği ölçüde, doksan derece, yüz seksen derece, iki yüz yetmişderece veya üç yüz altmış derece dönüşlere rastlanır. Onun için ilişkilerde devamlı olarak ihtiyatlı davranmak ve her ihtimali göz önünde tutmak gereği vardır. Emperyalizmin şekil değiştirdiği günümüzde, dış siyasetimizi de buna göre yapılandırmamız gereği vardır. Bunun içinde, iç barışımızı tesis etmemiz gereği ortadadır. Bu emperyalist ülkelerin iç siyasetimize de karıştıkları ortadadır. Fethullah Gülen’in bir ABD projesi olduğunu söylemek, bir zamanlar suç idi. Aklımızı başımıza toplama zamanı geldi geçmektedir. Saygılarımla.