23 NİSAN


23 Nisan 1920 cuma günü, Ankara'da güneş bir başka doğuyor ve Ankaralılar belki de Türk tarihinin en önemli gününü yaşayacaklarının inancı ve heyecanı ile yataklarından kalkıyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinden ayrılan kadın, erkek, çoluk, çocuk, genç-ihtiyar, kalpaklı, sarıklı, fesli, yöresel kıyafetli insan kitlesi, tören alanı olarak belirlenen meclis binası önü ile Hacı Bayram Camii arasını doldurmuştu. Cuma namazını kıldıktan sonra sancaklar altında, halk tekbir getirerek meclise doğru yürümüştü. Bu yürüyüş dinsel bir törenden öte, kendi gücünün üstünde bir güç tanımayan, ülkesini tam bağımsızlığa kavuşturmayı amaçlıyordu. İnkılâpçı meclisin ülke ve millet yazgısına el koyduğunu ve bunun uygulanmaya başladığını gösteren bir uyanış hareketi idi. Cuma namazından sonra, 23 Nisan 1920'de meclis en yaşlı üye olan, Sinop Milletvekili Şerif Bey (Alkan)'in başkanlığında toplanarak, Şerif Bey'in konuşması ile çalışmalarına başlamıştır. Şerif Bey konuşmasında;
Burada bulunan saygıdeğer insanlar; İstanbul'un geçici kaydı ile yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğunu ve tüm temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin bize sunulan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak, tam bağımsızlıkla yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri özgür ve başına buyruk yaşamış olan ulusumuzun kölelik durumunu son derece sertlik ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamağa başlayarak yüksek meclisinizi meydana getirmiştir. Bu yüksek meclisin en yaşlı üyesi olarak ve Allah'ın yardımı ile milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendi kendisini yönetmeğe başladığını tüm cihana ilân ederek" BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİ" açıyorum; demiştir.
Şerif Bey, daha sonra ilk sözü, Anakara Milletvekili olan Mustafa Kemal Paşa'ya vermiştir. M. Kemal Paşa, özetle Ülkenin durumunu açıklamış ve olağanüstü yetkilerle toplanan vekillerin görevlerini başarı ile yapacaklarını ifade etmiştir. Bu açıklamalar meclis tarafında onaylanmıştır. Daha sonra, milletvekillerinin tutanaklarının incelenmesi için, komisyonlar kurularak; birinci günkü toplantılara son verilmiştir. İkinci günü toplanan meclis, Mustafa Kemal Paşayı meclis başkanlığına seçmiştir.
Bir Anayasa'nın olması nedeniyle, meclisin gerekli kararları hızla alması gerekiyordu. Bir hükümetin kurulması için alınması gereken önerileri özetleyen metni Millet meclisine M. Kemal Paşa sunmuştur: Bu öneriler; 1. Bir hükümet kurmak zorunludur; 2. Geçici olduğu bildirilerek bir hükümet başkanı tanımak ya da bir padişah vekili ortaya çıkarmak uygun değildir; 3. Mecliste yoğunlaşan milli iradenin yurdun alın yazına doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur; 4. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır. 5. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
25 Nisan günü, bir layiha encümeni oluşturarak, hükümetin oluşum biçimini ile ilgili çalışmalara başlamıştır. Bu encümenin hazırladığı teklif, 3-5 mayıs günlerinde mecliste tartışılarak kabul edilmiş ve daha sonra da oylanarak aşağıdaki şekilde hükümet kurulmuştur: Şeriye Vekili, Mustafa Fehmi Efendi; Müdafa-i Milliye Vekili, Fevzi Paşa; Hariciye Vekili, Bekir Sami Bey; Maliye Vekili, Hakkı Behiç Bey; Nafıa Vekili, İsmail Fazıl Paşa; İktisat Vekili, Yusuf Kemal Bey; Adliye Vekili, Cemalettin Arif Bey; Dahiliye Vekili, Cami Bey; Maarif Vekili, Dr. Rıza Nur Bey; Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili, Dr. Adnan Bey; Erkânı Umumiye Vekili, İsmet Bey'den meydana gelmiştir. TBMM'nin özgür oyları ile seçilen Yeni Türkiye'nin bu hükümeti, izleyeceği politikayı belirlemek üzere bir hükümet programı hazırlamış ve 9 Mayıs 1920'de TBMM'nin onayına sunmuştur. Kelleleri koltuklarını altında, güç şartlarda çalışan 378 milletvekilimize Allah'tan rahmetler diliyorum. Bugün Türk Milleti olarak mevcudiyetimizi onlara borçluyuz. Daha nice, nice 23 Nisanlara temennisi ile saygılarımı sunarım.