Dünyanın 7 harikalarından biri olan Tac Mahal, 1593-1666 yılları arasında Babür İmparatoru olan Şah Cihan tarafından yaptırılmıştı. Bu görkemli yapı imparatorluğun o dönemlerde başkenti olan Hindistan’ın Agra şehrinde bulunmaktaydı. Şah Cihan’ın, 14. çocuğunu doğururken ölen eşi Mümtaz Mahal adına yaptırdığı bu mimari eser aynı zamanda Şah Cihan’ın eşine duyduğu aşkın da bir simgesi olmuştur. Yüzyıllardır dillerden düşmeyen bu aşk hikayesi milyonlarca kişinin Tac Mahal’i ziyaret etmesine sebep olmuştur. Gidenler gördükleri manzara karşısında imparatorun eşine olan aşkını çok daha iyi anlamışlardır. Çünkü Tac Mahal görenleri kendisine hayran bırakacak kadar muntazam, aynı zamanda imparatorun “Cennet”i bir mimari eserle tasvir etme isteğini de karşılayacak derecede güzeldi. Gelin, şimdi size bu muhteşem mimarinin temellerini atan aşkın hikayesinden bahsedeyim.
Uğruna Tac Mahal Yapılan Kadın
Mümtaz Mahal, Babür İmparatorluğu’nun sahip olduğu 3 sultandan biriydi. Şah Cihan,15 yaşındayken Mümtaz Mahal’i Meena pazarında görmüş ve ona delilercesine aşık olmuştu. Gerçek adı Ercümend Banu Begüm olan sultana Mümtaz Mahal adını evlendikten sonra Şah Cihan vermişti. Bu ad “Dünyanın kraliçesi” anlamına geliyordu. Şah Cihan eşlerinden en çok onu seviyordu. 20 yıllık evlilik hayatlarında eşine 14 çocuk veren Mümtaz Mahal de eşini aynı şekilde seviyordu. Şah Cihan’ın eşine olan sevgisi beraberinde güven ortamını da getirmişti. Bu nedenle eşine devlet işlerinde de güvenmeye başlayan Şah Cihan ona kendi mührünü kullanma yetkisini bile vermişti. Eşine derin bir aşkla bağlı olan Şah Cihan savaşlara giderken dahi eşini yanından ayırmıyordu. Yine birlikte gittikleri bir savaşta eşi hamileydi ve doğum yaparken vefat etmişti. Yaşanan bu olaydan Şah Cihan çok etkilenmişti. Uzun bir süre hiç renkli kıyafet giymemiş, mücevher takmamış ve sarayın dışına çıkmamıştı. Hatta saray yazıcılarının tuttukları notlarda saçının, sakalının hızlı bir şekilde beyazladığı yazıyordu. Uzun bir süre yastan çıkamayan Şah Cihan eşine olan aşkının bir simgesi olarak Tac Mahal’i yaptırmaya karar vermişti.
Ölümsüz Aşkın Taşlara İşlenişi
“Eşime öyle bir anıt mezar yaptıracağım ki dünyada eşi benzeri olmayacak.” sözüyle işe koyulan Şah Cihan ülkenin dört bir yanına tasarım yarışması yapacağına dair haber salmıştı. Yarışma için birçok mimar tasarım getirmiş, 2000 farklı eserden Tac Mahal’in şu anki mimarisi seçilmişti. Bir rivayete göre bu yapıyı Mimar Sinan’ın iki öğrencisi yapmıştı. İsa Efendi yarışmayı kazanarak eserin yapımına başlamış, İstanbul’dan gelirken yanında getirdiği Mimar İsmail Efendi de ana kubbeyi tasarlamıştı. Hatta başka bir rivayete göre de Şah Cihan, bir daha bu esere benzer ya da bu eserden daha güzel bir eser yapamasınlar diye bu iki mimarın ellerini kestirmiştir. Şimdi işin rivayet boyutundan çıkarak eserin gerçek yapım aşamasına gelelim.İnşasına 1632 yılında başlanmış ve yapımı 21 yıl süren eser için 22.000 işçi çalıştırılmıştı. Birçok farklı bölgeden getirilen taşların taşınmasında 1000 fil kullanılmıştı. Tac Mahal Yamuna Nehri kıyısında balçıklı bir zemine kurulmuştu. Bunun sebebi Şah Cihan’ın kaldığı odadan her gün eşinin yattığı yere bakmak istemesiydi. Çalışanları oldukça zorlayan bu zemine mimarlar kısa sürede çözüm bulmuşlardı. Zemine dev kuyular açılmış, açılan kuyuların içine kayalar konularak zemin stabilize edilmişti. Yine bununla da kalmayarak olası bir deprem riskine karşı yapının minarelerinin binanın üzerine yıkılmasını önlemek amacıyla minarelere dışarıya doğru eğim verilmişti. Tac Mahal’in bir başka güzel özelliği de gün içerisinde farklı renklere bürünmesiydi. Sabah güneş doğarken en güzel rengi olan uçuk pembeye bürünürken, gün ışığında beyaz akşam
ise altınımsı bir renge bürünüyordu. Bu renk değişimiyle Mümtaz Mahal’in hislerindeki farklılıkların anlatılmak istendiği söyleniyordu. Yapıda kullanılan mermerler yakut, safir, pırlanta, zümrüt, akik, firuze, sedef ve incilerle süslenmişti. Yapının içinde ve dışında kullanılan işlemelerde Kuran’dan birçok ayet bulunmaktaydı.
Tac Mahal’in İçi
Tac Mahal düşünüldüğü gibi sadece bir türbe değildir. Yapıyı bir kompleks olarak nitelendirebiliriz. Resimde gördüğümüz yapı kompleksin girişidir. İçeride ana kapı, anıt mezar, cami, konuk evi ve onu çevreleyen yeşillik bir alan vardır. Mümtaz Mahal ve eşi Şah Cihan’ın lahitleri türbenin içerisinde üst katta, kubbenin altında bulunuyor.
Siyah Tac Mahal
Şah Cihan kendi ölümünü düşünerek Tac Mahal’in karşısına eserin aynısının siyahını yaptırmayı düşünmüştü. Tac Mahal oldukça masraflı bir yapı olmuştu ve ülkeyi zor bir duruma sokmuştu. Şimdi bir de aynısından yaptırmak ülkenin ekonomisine oldukça zarar verecekti. Bundan oldukça korkan Şah Cihan’ın oğlu Alemgir Şah bu duruma bir son vermek istemişti. Bu nedenle babasını tahtan indirerek yerine kendi geçmiş, babasını da ölene kadar kalacağı Agra Kalesi’ne göndermişti. Şah Cihan ömrünün son yıllarını kimseyle görüşmeden Tac Mahal’e bakarak geçirmişti. Öldükten sonra da eşinin yanına gömülmüştü. Kim bilir belki ölüm onların vuslatı olmuştu. Belki de yıllardır çektikleri hasret ölümle son bulmuştu.
http://kitabıneksiksayfaları.com/f/aşkin-gözle-görülür-hali̇-tac-mahal