YOLUN SONU
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Abdullah Uğur

Abdullah Uğur

DÜŞÜNCE NOTLARI

YOLUN SONU

06 Mayıs 2016 - 14:50

                                                                                            

 

                “2002 yılında bir dostum, AKP’nin geleceği ile ilgili soru sormuştu. Ona dedim ki;

                . “Harp-darp olmazsa, üç dönem Allahû âlem AKP iktidarda. Ondan sonrasını bilmem.” demiştim. Nitekim aynen Tayyip Bey üç dönem başbakanlık yaptı. Şimdi seçilmiş cumhurbaşkanımız oldu. Ve Ahmet Davutoğlu AKP Genel Başkanı ve Başbakan oldu. Her ikisi de milletimize, devletimize ve ülkemize hayırlı uğurlu olsun.

                Bundan sonra iktidar partisinin durumu ne olur bilinmez. Çünkü Kerbelâda Şehidler Şahı Hazreti Hüseyin’e kıyan insanlık kime ne yapmaz ki? İnsanın olduğu yerde şeytanı bile hayretler içerisinde bırakabilecek çirkinlikler olabileceği gibi, melekleri bile gıpta ettirebilecek güzellikler de neşet edebilir. AKP camiasının ahlâkı en fazla hangisine yakın olursa onun geleceğini o tayin edecektir. Şeytansa şeytan, melekse melek…

                Şimdiye kadar olduğu gibi “Bu benim hakkım değil, senin hakkın!” denebilirse ve diyebilirlerse, gelecek on yıllarda da söz sahibi olurlar. Ama bunu yapamazlarsa ve şeytanlaşırlarsa kaybederler!” (28.08.2014 tarihli yazımdan)   

                “Doğru ve yanlış, şahıslara göre değişmez. Doğruyu yapan şeytan da olsa doğrudur. Yanlışı yapan Peygamber de olsa yanlıştır. Tamam, sözünü esirgemeyen ve dobra dobra konuşan bir Cumhurbaşkanımız var. İyi güzel de, bu devlet sadece C. Başkanı’ndan ibaret ve onun sorumluluğunda olan bir devlet değil ki! Öyle düşünürsek hükümeti, Başbakan’ı nereye koyacağız? Ve bizim bir devlet geleneğimiz yok mu? Daha henüz başkanlık sistemine geçmedik.  Bu hassas dönemde, böyle keyfiliği çağrıştırıcı beyanlarda bulunmak ve Sayın Başbakan’ı ve hükümeti rencide edici mahiyette bir üslup takınmak, Sayın C. Başkanı’nın kendisini de sıkıntıya sokar. Nitekim geçmiş tecrübeler bunu göstermektedir. Sayın Başbakan’ın ve hükümet üyelerinin Sayın C. Başkan’ına saygılarının ve sevgilerinin tartışmasız olduğu aşikâr. Ancak unutmamak azım ki; her insan bir izzeti nefs taşır. Ve hele bu insan T.C.Devletinin Başbakan’ı ve bakanları olursa… Bunlar ilkokul bebesi değil ki!

                Sayın C. Başkanı’nın bu hükümet üyeleri üzerinde ki hakkı da mutlaka tartışmasızdır. Kendisinin AKP’nin başarılarında ki tartışmasız etkisi ve hakkı bile ona, T.C.Devletinin Başbakan’ını ve bakanlarını refüze etme hakkını vermez. Böyle bir hakkı kendisinde gördüğü için bu tavrı sergiliyorsa, çok yanlış yapıyor. Sayın C.Başkanı bu konuları Sayın Başbakan’la ve bakanlar kurulu ile görüşse, yanlış mı yapmış olurdu? Hemen hemen her gün görüşüyorlar ve görüşme imkânları var. Yoksa kendince doğru bulmadığı konuları hükümet erkânı ile görüştüğü halde, hükümet kendisini ciddiye mi almıyor? Almadığı için mi kamuoyu önünde hükümeti sigaya çekmeye çalışıyor? Kendisi; “Bunlar öyle sanıldığı gibi sorulup, görüşülüp, konuşulmuyor!” diyor. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç ise; “Bu konulardan habersiz olması imkânsız! “diyor. O halde…

                İnsan ister istemez söylemeden edemiyor: Acaba insanoğlu elinde ki makamı yeterli bulmuyor da, diğer makamlar da mı benim olsun istiyor? Ne efsunkâr imişsin ey didârı iktidar!”(24.03.2015 tarihli yazımdan)

                Evet, yolun sonu görünmüş oldu. Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu 22 Mayısta görevi bırakacağını açıkladı. Ülkeye yazık oldu! Bu kadar dolu ve çaplı bir insan az gelir bu makamlara.

Şimdi hesaplaşma zamanımıydı? Yazık… Memleketi ve milleti ihtiraslarınızın kurbanı yapmayın!

               

 

Bu yazı 16722 defa okunmuştur .

Son Yazılar