Yakın tarihimize kısaca bir göz attığımızda 15 Temmuz ne ilktir ne de son olacaktır. 15 Temmuzun hedefini amacını anlamak ve arkasındaki üst akılları görmek ve idrak etmek gerekir.
15 Temmuz harekatının amacı: Tevhit, Hak, Adalet, İnsaf ve merhametin temelini oluşturan hak din İslami din edinmiş ve onu yaşamaya azmetmiş Müslüman Türk Milletinin Devletini paramparça ederek yok etmek gerekirse tarihten silmektir.
Batılı emperyalistler kendi inanç ve değerleri doğrultusunda bir dünya kurmak sömürgeciliklerini sürdürmek, dünyaya hükmetmek azim ve iradesindedirler.
Yakmak yıkmak onların sanatıdır. Müslüman Endülüs Emevi Devletini, Osmanlı İmparatorluğunu ve daha nicelerini tarihten sildiler.
Anadolu toprakları üzerinde şehit kanlarıyla yoğrularak kurulan devletimizi kendilerinin belirledikleri yol yöntem ve kanunlarla dizayn etmeye çalıştılar. Milletimizi millet yapan öz değerlerinden kültür ve ahlak ölçülerinden uzaklaştırdılar.
Ülkemizi tarihinden gelen inanç kültür ve ahlak değerlerinden koparmayı aralıksız sürdürdüler. Bir zamanlar ülkemizde Kuran okumayı ve okutmayı suç saydırdılar. 1950’lerden önce ki dönemlerde öyle oldu ki bu ülkenin evladı elinde veya koltuğunun altında bir evden bir eve Kuran olduğu halde geçemez oldu. Sanki Kuran-ı Kerim patlamaya hazır, fitili çekilmiş bir bomba gibi kabul edildi. Din adamları yetiştirilemez oldu. Öyle ki ülkemizde cenazemizi yıkayacak din adamları bile kalmadı.
Demokrasi gereği 1950’lerde seçime gidildi. Demokrat Parti büyük çoğunlukla iktidara geldi. Emperyalist Batılılar ve onlarla aynı düşünceyi paylaşan içimizdekiler şaşkına döndüler. Milletin seçtiği milletin vekillerinin oluşturduğu hükümet, ülkemizin maddi ve manevi alanlarda sarsıntılar geçirdiğini gördü. Sonu felaket olan bir yoldan ve gidişten dönmeyi bir görev ve sorumluluk bilerek bu hastalıkları tedavi etmeye başladı.
Şöyle ki Kuran-ı Kerim okumayı ve okutmayı serbest hale getirdi. (Tanrı uludur, Tanrı uludur diyerek başlayan Türkçe okunan ezanı milletin isteği doğrultusunda aslına döndürdü)
Millet emin ellerden sağlam kaynaklardan dinini öğrensin diye imam hatip okullarını açtı. Ekonomide bilim ve teknikte kendi öz değerlerimizi kullanarak ayakta kalma çaba ve gayretine girdi.
Demokrat Partinin bu müspet girişimleri milli ve dini alanlardaki hamleleri kendine dönüş hareketleri Batının emperyalistlerini rahatsız etti. İçimizdeki sözde yenilikçileri kullanarak 1960 ihtilalini yaptırdılar. Milletin seçtiklerini al aşağı ettiler. Devrin başbakanı Adnan Menderes’i, Hasan Polat kan’ı ve Fatih Rüştü Zorluyu uydurma iddialarla idama mahkum ettiler. Onlar demokrasinin ilk şehitleri oldular. Türkiye Cumhuriyeti Batılılar ve onların uzantıları tarafından sürekli gözetim altında tutuldu. 1972 de askeri bir muhtıra ile devrin sivil yöneticileri uyarıldı. Ama millet kendi öz değerlerine dönmek, kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu. Türkiye’mizi kontrol ve denetimlerinden uzak kalmasını istemeyen batılıların içimizdeki ajanları sağ- sol çatışmasını çıkardı. 5535 gencimiz gençliğinin baharında öldü veya öldürüldü.
Bu eylemlerle sivil yönetime son vererek askeri yönetimin yani darbenin zeminini oluşturdular. 1980 askeri darbesini yaparak sivil yönetimine son verildi. Milletin seçtikleri devre dışı bırakıldı. Batının ve içimizdeki temsilcilerinin istediği şekilde bir yönetim oluşturuldu, devletimiz ekonomik kültürel ve bilimsel alanlarda geriye döndürüldü. Ekonomik yönden 70 sente muhtaç hale getirildi. Milletimiz kendi öz değerlerine sahip çıkacak, devletimizi bağımlılıktan kurtaracak, tarihteki şan ve şöhretine yeniden kavuşturacak yöneticiler ve liderler aramaya başladı. 2003 yılına gelindi. Ak Parti yönetime talip oldu. Millet aradıklarımızı bulduk diyerek onu iktidar etti. Milletin seçtiği milletin vekilleri ve hükümeti milletin önüne konan barikatları zincirleri tek tek bertaraf etti. Millet öz değerlerine kavşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşamaya başladı. Ticari, sanayi, ilmi alanlarda müspet gelişmeler oldu. Devletimiz süper güçler karşısında avuç ovuşturan bir devlet olmaktan çıkmaya başladı. Filistin’deki zulümleri durdurun dedi. TC devletinin Başbakanı Tayyib Erdoğan Davos’da İsrail cumhurbaşkanına “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz ve ondan zevk alırsınız siz zalimsiniz. Sizi alkışlayanlar da zulümde sizin ortaklarınızdır” dedi.
Dünya beşten büyüktür diyerek haksızlığa adaletsizliğe meydan okudu. Ülkemiz dünyanın neresinde olursa olsun dinine ve ırkına bakmaksızın evinden yurdundan kovulanları himayesi altına aldı. Onların can mal ırz ve namuslarını kendi namus ve şerefi bildi, onları bağrına bastı. İslam dünyasının ve ezilen tüm kavim ve milletlerin umudu haline geldi. 21. Asırda yeni bir güneş doğmaya başladı ama bu güneş herkesi kuşatan zalimlere haksızlıklarını haykıran bir güneş oldu.
Dünyayı zulüm ve haksızlıklarla yönetmeye alışanlar bu uyanışa ve bu dirilişe ve yeni doğuşa tahammül edemediler. Gezi olayları, 17-25 kumpasları, MİT tırlarının durdurulması gibi olaylarla devletimiz dizayn edilmek istendi.
PKK, PYD, DAİŞ gibi terörist kuruluşlarını millet ve devletimize karşı kullandılar. Ülkemizi o hainleri kullanarak dize getirmek parçalamak istediler. Bu destekleri hale devam etmektedir. Ama bu da yetmedi bu sefer söz de Müslüman Pensilvanya’da koruyup besledikleri Fethullah Gülen’e ve onun adamlarına ülkemizi işgal emrini verdiler. Amaçları ve planları ülkemizi işgal ederek kendi istedikleri şekilde batının kontrolünde bir ülke konumuna getirmekti. 15 Temmuz ayaklanması milletimizin azim ve iradesi ve Rabbimizin yardımı ile hedefine ulaşamadı. Rabbimizin şu ilahi fermanı yetişti imdadımıza..
“Gerçekten onlar Allah’ın nur’unu söndürmek için bütün maharetlerini ortaya koymuş, en sinsi tuzaklarını kurmaktadırlar; ama Allah’ın katında da onlara tuzak var; isterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak derecede güçlü ve etkili olsun” (İbrahim suresi 46.ayet kısa açıklamaları Kuran-ı Kerim meali) işte Rabbimiz bu hainlerin tuzaklarını başarısız kıldı ve bundan sonrada kılacaktır da...
Milletimize düşen şudur: birlik ve beraberliğimize devam etmemiz gerekir. Suçlu olanlarla olmayanları, suçunu itiraf ederek ihanet şebekesine lanet okuyanları, okumayanları birbirinden ayırmak gerekir. Kendi ülkemize milli ve dini değerlerimize sahip çıkmakta kesinlikle tavizler verilmemelidir. Allah devletimizi dış ve iç şer odaklarının oyunlarından koruyacak inşallah...