Canım sıkkın, Pazartesi olmuş. Haftasonunu boş boş geçirdiğim için hayıflanıyorum. Sigaram ağzımda. Ceketimi giydim . Kahve yapmaya bile hevesim yok. Fırçaladım dişimi çıktım evden. Arabanın yanına geldiğimde sabah kalktığımdan beri ettiğim hakretlerin sayısı iki katına çıkıyor. Camlar buzlanmış. Çözülmesini, arabanın ısınmasını bekleyeceğim bir de.
Canım sıkkın, canım daha da sıkkın.
Bir sigara daha yaktım, arabanın kliması sağlam çalışıyor. Sıcaklık yüzüme yüzüme vuruyor. Kaskalın giyinmişim zaten araba fena ısındı. Açtım camı sigaramı içiyorum.
Son ışıklara doğru sağa döndüm, Bilirsiniz klima son seviyede çalışırken arabanın dışından gürültülü bir ses gelir, bilen herkes anlar klima çalıştığını. Işıklarda durdum. Cam açık sigara yanıyor. Hakaret ediyorum tekrar tekrar. Sabah saat daha dokuz bile olmamış, bu havada çocuklar mendil satıyor.
Öfkem satan masuma değil, sattıran gevşeğe .
Çocuk geliyor karşıdan on yaşlarında. Çocuk yanıma yanaştı, camın dibinde duruyor. Abi diyor, mendil. Arka koltuktaki el çantama bakıyorum. Bozuk olacaktı içinde diye. El çantama uzanıyorum, uzanırken gözümün ucuna bir şey takılıyor. Ben arkamı döndüğüm o on saniyelik kısa sürede on yaşlarındaki küçük çocuk klimaya ellerini tutmuş ısıtıyor.
Onun elleri ısındıkça benim kanım donuyor.
Beni gördü, ellerini çekti. Gel buraya diye çıkıştım nedense, camı sonuna kadar açıp ellerini uzat dedim. Yeşil yandı. Kornalar çalıyor. Dünya umrumda değil. O çocuk birkaç gün ellerini ısıtmak istese, birkaç gün ellerini ısıtması için beklerim o sıra. Çocuk gülüyor. Benim için kıyamet.
Hakretlerim , öfkem geliyor aklıma. Çocuk gidiyor sonra. Abi diyor, Allah razı olsun. Başımla selamlıyorum. Kornalar deli gibi çalıyor ama. Sakince ve dalgın dalgın hareketlendiriyorum arabayı.
Kafamda sorular dönüyor.
Çocuk nasıl?
Çocuk üşümüş müdür?
Çocuk?
YORUMLAR