Büyü ve büyücülük insanoğlu tarihinde birçok dönemde yer almıştır. Büyü insanların görünmeyen güçlere hükmetme, ölümsüzlüğün sırlarına ulaşma ve hayal ettiklerini çok daha kısa sürede gerçekleştirme istekleri üzerine ortaya çıkmıştır. Bunun için çeşitli yollara başvurulmuş sonucunda yaptıran için iyi, yapılan için ise dehşet verici sonuçlara ulaşılmıştır. Bu işle uğraşıp büyü yapanlara da büyücü denilmiştir.
Büyünün Doğuşu
Büyücülüğün doğuş yerinin Babil imparatorluğu olduğu genel olarak kabul görmüş bir rivayettir. Babil halkının meleklere ve ruhlara ibadet ettikleri görülmüştür. Büyücülük, İslâm`dan önce Araplar`da, Rumlar`da, Hintliler`de, Mısırlılar`da da yaygındı. Özellikle Hz. Musa zamanında büyücülük itibarlı meslekler arasında anılıyordu. Türklerde de Şamanizm’den gelen inanç ve geleneklerin etkisiyle büyü yapma, fal baktırma, cin ve peri çağırma gibi uygulamalara sıkça başvurulmuştur. Gelelim dinimize göre büyünün ortaya çıkışına. Hz. Süleyman döneminde toplumda birçok sihirbaz vardı. Bu yüzden insanlar Hz. Süleyman’ın gösterdiği mucizeleri sihir olarak nitelendirip onu yalancılıkla suçlamışlardı. Allah da sihir ile mucize arasındaki farkı anlasınlar diye insanlara sihri öğretecek iki şahıs görevlendirmişti. Kur’an-ı Kerim’de de Bakara suresinin 102. ayetinde insanlara büyüyü öğreten Harut ile Marut adlı iki şahıstan bahsedilmiştir. Ayet şu şekildedir: “Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler. Halka sihiri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!” Ayrıntı verilmediği için Harut ve Marut’un melek mi insan mı cin mi olduğu bilinmiyor. Ancak birçok din alimine göre onlar insan suretine bürünmüş iki melektir. Harut ve Marut insanlara öğrettikleri şeyin kötüye kullanılmayacağına dair söz alarak onlara sihri öğretiyorlardı. Daha sonra birçok insanın kötüye kullandığı bu bilgi onların imtihanı olacaktı. Zamanında peygamberimize de büyü yapıldığı konusunda söylentiler vardı. Hemen bu olaydan sonra da Felak suresinin indiği rivayet ediliyordu. Bu nedenle büyünün peygamberimize etki etmediği söylenerek büyü yapılan kişilere bol bol felak suresini okumaları tavsiye ediliyordu.Günümüzde hala cahil kesim tarafından bu icraati bir şekilde sürdürenler olsa da genel olarak büyücülük oldukça azalmıştır. En azından büyücüler yaptıkları meslekleri gizli yapar hale gelmişlerdir.
Tarihte Büyücülere Yapılanlar
Büyücüler büyü yaptıkları insanların iradelerini yok etme gibi korkunç bir şeye yol açtıkları için toplum tarafından her zaman korkularak bakılan insanlar olmuşlardır. Hatta büyü yaptıkları keşfedilen insanlara bu yüzden ağır cezalar vermişlerdir. Sürgüne yollama, idam etme, cadı diye düşünerek yakarak öldürme bunlardan bazılarıdır. Hatta insanlar büyücülerden o denli korkmuşlar ki çeşitli otlarla ilaç yapıp hastalara şifa dağıtan kişileri bile büyücü diye düşünerek bu cezaları uygulamışlardır.
Bilinen Büyüler
Çeşitli büyü yapma stilleri vardır. En bilineni küçük bir heykel ya da bebek üzerine kişiye yapılmak istenenlerin büyüsel formüllerle uygulanmasıdır. Orta çağdan kalma başka bir yöntem olan “şanlı el” ise asılan bir kimsenin elinin kesilmesiyle yapılırmış. Kesilen el kurutulur ve avucuna siyah bir mum konularak zehirlenmesi istenen insan için kullanılırmış. Bunun gibi birçok çeşidi bulunan büyüler amaçlarına göre 3’e ayrılmışlardır:
Ak büyü: Aşık olunan kişiyi kendine bağlamak, çiftlerin arasını düzeltmek, düşmanı dost yapmak, erkeği eve bağlamak amacıyla yapılır.
Kara büyü: Kişiyi bunalıma sokmak, kaza- belaya bulaştırmak, kişinin işlerinin ters gitmesine neden olmak, karanlık güçlerle iş birliği yapmak amacıyla yapılır.
Kırmızı büyü: Büyülerin en kötüsüdür. İnsanları öldürmek, akıllarını sakatlamak, intihara yol açmak, lanete bulaştırmak, ölülerle anlaşmak amacıyla yapılır.
Büyü Yapanların Sonu
Bu yazıyı yazmamın nedeni elbette insanları büyü ve büyücülüğe özendirmek değil. Yalnızca; özellikle köy, kasaba gibi mekanlarda hala bu tür uygulamalara girişenlerin aslında ne kadar tehlikeli bir işe bulaştıklarının farkına varmalarını istedim. Çünkü büyü yapan kişilerin bir büyüye maruz kalma olasılıkları normal insanlardan çok daha fazla. Yani bu demek oluyor ki büyüden kurtulmak bu işe bulaşmaktan çok daha zor. Bunun sebebi yaratıcıdan istemek yerine bu yola başvuranların bu sefer büyü onlara yapıldığında yaratıcıdan kendilerini korumasını istemelerinin saçma olmasıdır. Bu yüzden onlar bu işin haram olduğunu bilerek yaptıkları için bedelini ağır ödeyeceklerdir.13. yüzyılda yaşamış Arap hadis ve fıkıh bilgini İmam Nevevi de "Sihir yapmak haramdır, büyük günahlardan olduğunda alimler arasında ittifak vardır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sihir yapmayı yedi büyük günahtan biri saymıştır." demiştir. Dinimiz büyünün her türlüsünü açıkça haram olarak nitelendiriyor. Çünkü büyü yapmak arzu edilenleri Allah’tan istememek, Allah’ın iradesini yok saymaktır. Ki bu da açıkça şirktir. Ancak yapılan büyüyü bozmak için yapılan büyülerde bir sakınca olmadığı gibi büyüye önlem almak için büyü öğrenmek de sakıncalı değildir. Yine de bizim için en hayırlısı büyünün hiçbir türlüsünü yapmayıp kendimizi dualarla korumamızdır. Unutmayalım ki biz iyinin yanında olup doğru yoldan asla sapmazsak yolumuz hiçbir zaman bizi bataklığa çıkartmaz.
http://kitabıneksiksayfaları.com/f/büyü-ve-büyücülük-tari̇hi̇
YORUMLAR