ULU BİR YOL, HAC
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
İdris DOĞAN

İdris DOĞAN

ULU BİR YOL, HAC

18 Temmuz 2019 - 18:59

İnsanoğlu, tarihin çok eski zamanlarından bugüne değişik devir ve çağlarda, kutsal saydığı yerlere, belli bir ritüeli bulunan yolculuklar yapmış, ziyaretlerde bulunmuştur. Yazının konusu bu değil elbette, biz kendi haccımızdan bahsedeceğiz.
Söylemeden geçmek olmaz, adeta yerleşik alışkanlık halini aldı. Hacı adaylarını uğurlama ve hacdan sonra karşılama törenleri, kimse alınıp gücenmesin, düğün dernek havasında büyük bir şamataya dönüştü. Tedbirsizliğe bakarsanız, bu durumdan kimse rahatsız değil.
Terbiye, utanma, arlanma ve edebin o hengâmeden ürküp kaçtığı alanlarda ısrarla, inatla, tekrar tekrar, bitip tükenmez, mahremiyet ötesinde öpüşüp koklaşmalar, kucaklaşmalar… Aman yarabbi! İslam’ın muhteşem ibadetini kendi ellerimizle ne hale getirdik. Hiçbir endazesi, miyar ve mikyası kalmayan uğurlama törenlerindeki gürültü patırtı ve kargaşa karmaşa ile hac özünden koparıldı. Bütün yanlışlarımızda olduğu gibi, daha fazla gecikmeden kanıksama illetine tutulmadan, karşı karşıya kaldığımız bu yanlışımızdan dönmek zorundayız. Buna mecburuz, geçiyorum. İslam dininde haccın tarihi Hz. İbrahim'le başlar. Hz. İbrahim Rabbinden aldığı emirle oğlu İsmail ile Kâbe’yi inşa etti ve kendisinden sonra gelecek Müslümanları, zamanın imkânlarını kullanarak, bu mabedi ziyarete çağırdı.Bilirsiniz, kabulleridir insanların eylemlerini şekillendiren. Hac da, İslam binasının beş temel direğinden biridir ki; Müslümanın bütün hayatını Allah’a adaması, hayatının tamamında Allah’ı söz sahibi kılarak hayatını Allah adına geçireceğine dair bir kabuldür. Hacca iman, hayatın tamamında, hiçbir mazeret ve özel şart ortaya koymadan, Allah’ı hâkim kılma azim ve kararlılığıdır. 
İbadet olarak haccın biçim şartlarını yerine getirme konusunda gösterilen özen, en az haccın manevi anlam ve özelliğine de gösterilmelidir; aslında daha fazlası olmalıdır. Bu amaçla hac, biçim unsurlarını mekanik hareketler olarak yerine getirmekten öte, Hz. İbrahim’in, İsmail’in; Hz. Peygamberin ve ashabının yaşamış oldukları dini tecrübeyi insanın kendi benliğinde hayata geçirip özümseme çabasıdır.

Hac, bütün şartlarıyla sembolik olarak Allah ve ahretle irtibat kurma girişimidir. Bu sembolik davranışların anlamını bilmeden sadece biçim olarak yerine getirilmesi, insanda manevi gelişimi gerçekleştirmekte yavan kalır. Kendisiyle aynı inancı paylaşan dili, rengi, alışkanlıkları farklı milyonlarca insanla beraber olmanın ortaya çıkaracağı duygusal coşku elbette önemlidir, ancak asıl olan insani ve ahlaki tecrübeyi doğru anlamak ve güzel yaşamaktır. 

Hac esnasında yaşanan derin ve yoğun dini tecrübe, nihai tahlilde hacı adayının Müslümanlık bilincinde ve kalitesinde bir gelişme, yücelme ve Müslümanın benliğinde önemli ve sürekli bir değişime yol açmıyorsa -Allah korusun- hac Yüce Yaratıcı’nın insanlardan istediği bir ibadet olmaktan uzak kalır. Haccı bir değişim ve dönüşüm sürecine çevirebilmek için her hacı adayı, hac esnasında ve sonrasında Kur’an’da ortaya konan emirleri, yasakları; kuralları, ilkeleri ve örnek olarak haccı bizzat gösteren Hz. Peygamberin uygulamaları ile bu konuda İslam büyüklerinin tavsiyeleri asla göz ardı edilmemelidir. İşte o zaman Müslüman, aşkın hakikat ile güçlü bir bağ kurarak Hz. İbrahim ile İsmail’in dualarındaki sırra mazhar olur. Kutlu olsun!

Bu yazı 2372 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar