Tüket, daha çok tüket ki rahat yaşamış ol! diye diye aşırı tüketime gelindi!
Çok tüketimi rahat yaşayasın anlayışı görenler aşırı tüketime çanak tutuyorlar. Yeme, içme ve hizmet için sanki daha çok tüketmek müreffeh, rahat, zengin ve sınıf atlayıcı bir hallenme görülüyor.
Böylece daha çok tüketme nerdeyse toplumun hemen her kesimi tarafından kabullenir ve benimsenir oluyor.
***
Tüketim toplumu, adı gibi tüketim temelli ve algılı yaşıyor. Üretmeden tüketmeyi ise ne varolan kaynaklar ne de finansmanlar kesmiyor. Bunun çıkış nedeni televizyon dizilerinde sunulan hayatlar, sanal eğlence halleri, gösterişe dönük yaşamlar, kutlamalar ve düğünler oluyor.
Eş deyişle, tüketim toplumu, gündelik yaşamı oluşturan her türden yeme, içme, giyinme, teknolojiden faydalanma, nişan, düğün, yaş günü kutlama törenleri, davetler, dini ve milli bayram kutlamaları için kullanılan davranışları, kalıp değerleri, adetleri, yöresel ve şehirsel normları içeriyor.
***
Bu gösteriş formları ve hallenmeleri toplumda insanları birbirlerine baka baka değiştiriyor. Negatif etkileşim içinde de insanlar değişiyor.
Negatif örnekler; yemek yeme şeklimiz sofradan ve masadan ayak üstü hızlı beslenmeye döndü, günde altı milyon ekmek atılıp çöpe gider oldu, cep telefonları temel iletişimden çok prestij sağlama ve hava atma aracı olarak ellerde dolaşmaya başladı, benzinin litresi beş lira olan bir ortamda araba düşkünlüğü arttı, inançsal olarak benimsemesek de uluslar arası şirketlerin ürünleri prestij markalar olarak büyük bir gururla (!) kullanılır oldu.
***
Sonuçta, bilinçsiz tüketimden Anadolu insanının deyişiyle “bu değirmenin suyu nereden geliyor?” sorusuyla uzak durulmalı, Çünkü, “bu dünya bize atalardan miras kalmadı; çocuklardan ödünç aldık” diyerek bilinç ve tüketim yapılmalı, liberal tüketimin tipik anlayışı olan “çok tüketirsen rahat yaşarsın” görüşü liberallerin iktisat ders kitaplarına reel dışı bir teori olarak hapsedilmeli.