Türkiye'de 106 İlahiyat Fakültesi, 10 bin İlahiyat akademisyeni ve 314 bin İlahiyat talebemiz var. 1607 İmam Hatip Lisesi, bu liselerde görev yapan 44 bin öğretmenimiz, 504 bin İmam Hatip öğrencimiz, 100 binin üzerinde din görevlimiz var.
Binlerce derneğimiz, STK’mız, vakfımız, tarikatımız, cemaatimiz, yardım kuruluşlarımız, medrese ve İslami ilimler merkezlerimiz var. Buralarda görev alan hocalarımız, başkanlarımız, üyelerimiz, yönetim kurullarımız, şeyhlerimiz, müritlerimiz, gönüllülerimiz ve tüm bunların aileleri, eşleri ve çocukları var.
Neden hâlâ sabah namazlarında camilerimiz boş.
Neden gençler arasında deizm artıyor.
Neden yapılan röportajlarda gençlerimiz büyük oranda gusül abdestini almasını bile bilmiyor.
Neden hâlâ gençlerimizi terör örgütlerinin ve uyuşturucunun pençesinden kurtaramıyoruz.
Neden boşanma oranlarımız, evlilik oranlarımızı geçiyor.
Neden hala kadına ve çocuğa şiddeti konuşuyoruz.
Neden hala kadına pozitif ayrımcılık yaparak karı kocaların arasına yasaları sokuyoruz.
Neden faiz bu kadar yayılıyor ve 35 milyon milli piyango bileti satılıyor.
Neden içki tüketiminin önüne geçemiyoruz.
Neden hâlâ rüşvetten, iltimastan, torpilden, ihaleye fesat karıştırmaktan kurtulamıyoruz.
Neden kul hakkından, haksızlıktan ve adaletsizlikten dert yanıyoruz.
Çünkü niteliğimizi ve eminliğimizi kaybettik.
Çünkü savunduğumuz değerleri önce kendimiz yaşamayı ihmal ettik.
Çünkü temsilden ziyade tebliğe önem verdik.
Çünkü bilinçten ve şuurdan ziyade bilgiyi önceledik.
Çünkü Yaşanılabilir bir Müslümanlıktan ziyade savunulabilir bir ideolojiye dönüştürdüğümüz İslamcılığı tercih ettik.
Çünkü dışarıda güç, sayı ve kalabalık peşinde koşarken içeriden çürüdüğümüzü fark edemedik.
Çünkü tartışılmaması gereken ne varsa tartıştık.
Çünkü önceliklerimizi ve örnek yaşantılarımızı kaybettik.
Çünkü hem toplumu hem de kendimizi din yorgunu yaptık…
İnsanların parmakla gösterip, hayranlıkla bakabileceği, örnek alacağı ve etkileneceği Müslüman şahsiyetlere ihtiyacı var…
Şişirilmiş değil, hormonlu değil, çakma değil, sosyal medya kahramanı da değil, doğal ve sahici, örnek Müslüman şahsiyetlere ihtiyacımız var...
Tesirli, sıradan, hayatımızın içinde dolaşan, dokunabileceğimiz, konuşabileceğimiz, dertleşebileceğimiz, beraber gülüp, beraber ağlayabileceğimiz, örnek Müslüman şahsiyetlere ihtiyacımız var…
Aynı pazardan ve marketten alışveriş yapabileceğimiz, aynı düğüne ve cenazeye katılabileceğimiz, aynı parkta çocuklarımızı gezdirebileceğimiz, aynı mitingde slogan atabileceğimiz, aynı sohbette diz kırabileceğimiz, halkın içinde, sıradan fakat belirgin, farkında olmadan içten gelen duygularla hürmet edebileceğimiz Müslüman şahsiyetlere ihtiyacımız var…
Yanında gıybet ettiğimiz zaman bizi uyaracak, yamulduğumuz zaman bizi düzeltecek, gevşediğimiz zaman tutup kaldıracak, eksenimiz kaydığında geri döndürecek, içi dışı bir, özü sözü bir, kızınca da, sevinince de değişmeyen gerçek Müslüman şahsiyetlere ihtiyacımız var…
Camide de aynı, evde de aynı, sohbette de aynı sokakta da aynı, değişmeyen, değiştirilemeyen, kılıktan kılığa, renkten renge girmeyen, gizli ajandası olmayan, kamusal alanda da, özel hayatında da aynı ilke ve prensiplere göre hareket eden, emrolunduğu gibi dosdoğru olan Müslüman şahsiyetlere ihtiyacımız var…
İşte kurtuluş reçetemiz, işte huzurumuz Kur’anı Kerim’de emrolunduğu gibi dosdoğru müslümanca yaşamak bizi dünya ve ahirette kurtaracaktır.
Kaynak.Abdulaziz KIRANŞAL-Milli Gazete
YORUMLAR