Tüm düşünen aklı başında insanların, doğrudan karar vereceği husus, KCK üst kuruluş olarak, PYD, PKK’nın bir koludur ve onunla organik bağı oldukça fazladır, o kadar fazladır ki, bir elmanın iki yarısı gibidirler. Bütün bunlara rağmen; ABD tarafından PKK’nın terör örgütü sayılmasına karşılık PYD’nin sayılmamasının tek sebebi, PYD’nin Suriye’de ABD çıkarlarına hizmet etmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye ayağına kadar gelmiş olan bir nimeti, yanlış Suriye politikaları ile kaybetmiş ve yerini PYD almıştır. Ağızlarına bir parça bal sürünce de PYD kendini devlet zannetmektedir. Suriye meselesinde taşeron olarak kullanıldığının elbette, farkındadır ve bakalım iki cambaz bir ipte nasıl oynayacak, sonunda hüsrana kim uğrayacak.
Birçok olayda olduğu gibi kısa bir süre sonra onlarda terör örgütü olarak yaftalanacaktır. Yalnız, ABD askerlerinin kollarına PYD armaları ile savaşmalarından alınmıyorum. Zira, üniformanın içindeki Amerikan askeridir. Burada bana göre çok önemli olan bir husus ise, Dünyanın süper gücü ABD’nin, bir terör örgütü ile beraber savaşmasıdır. İşte en PYD’nin, ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilmemesinin altında yatan diğer neden de budur.
Birçok yazarın aksine, Barzani’nin çıbanın başı olduğun kanaat’ındayım. Gerek PKK ve gerekse PYD’ye, finansal ve eleman desteği onun tarafından yapılmakta ve bu terör örgütlerinin yuvalanma yerleri de Barzani’nin sınırları içinde bulunmaktadır. Türkiye’deki terörün devam etmesinin temelinde yatan da budur. Çünkü bir terör örgütünün bu şekilde yardım almadan devamlılığını sürdürmesi mümkün değildir. Elbette, bu konuda ABD’nin de dahli vardır. Rus uçağının düşürülmesinden sonra ise, Türkiye’nin Suriye ile ilgili olarak hareket kabiliyeti de kalmamıştır. Gerek Irak ve gerekse Suriye sınırlarının ötesinde, Ülkemiz ile müşterek hareket edebilecek bir devlet veya grup bulunmamaktadır. Kilis ilimize düşen roketlere karşı savunmasız kaldığımız bir gerçektir. Açıkça ifade etmek gerekir ise, Suriye, Irak içinde olmak üzere; PKK, PYD ve IŞID ile nasıl mücadele edilebileceğine, bu problemle nasıl baş edileceğine dair bir öneri de aklıma gelmemektedir. Çünkü buralarda bir kaos hüküm sürmektedir.
Akla en yatkın gelen husus ise, dış siyasetimizin yeniden gözden geçirilerek, komşularımızla gerçekten sıfır sorun olacak şekilde bir yapılanmağa doğru gidilmesi gereği ortadadır. İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanlarla, bu yalnızlık içinde nasıl mücadele edilebilir, bunu düşünmek istemiyorum. Bir önceki yazımda, Rusya olmayan gücünü göstermek için Orta Doğuya müdahale ettiğini ve kısa bir süre içinde umduğunu bulamayacağını ve nefesinin kesileceğini yazmıştım. Bu husus benin tahmin ettiğimden daha kısa süre içinde ortaya çıktı. ABD de bunun çok iyi bildiği için Rusya’nın Orta Doğu’ya gelmesine ses çıkarmamıştır. Yalnız, Rusya, Orta Doğuya silah satarak kendine gelir temin etmeğe çalışmaktadır. Bundan 30-40 yıl önce, ABD ve Rusya gibi güçler; ambargo altındaki ülkelere ve terör örgütlerine silah satmak için silah tüccarlarından istifade ederlerdi. Şimdi ise buna lüzum görmeden doğrudan bu işi yapmaktadırlar. Daha önce de yazdığım gibi, gerek teşkilatlandırma, finans ve silah yardımı bakımından bana göre esas terör örgütleri bu devletlerdir. Çünkü, Dünya üzerindeki birçok denemelerinde doğrudan yaptıkları savaşlarda sonuç alamayınca, taşeron olarak terör örgütlerini kullanmağa başladılar. Orta Doğunun bu ortamında hayatiyetin devamı için güçlü olmak gerekmektedir. Zira akbabalar etrafımızda devamlı uçuşmaktadırlar. Saygılarımla.