DÖNÜM NOKTASI
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Osman Ecevit

Osman Ecevit

SÖZÜN ÖZÜ

DÖNÜM NOKTASI

20 Haziran 2016 - 14:18

             

Kore Savaşı ve Türk Silahlı kuvvetlerinin, Kore savaşına (1950-1953) katılması (10 Kasım 1950)ile, ABD ile Türkiye arasındaki dostluk ilişkileri meyanında, Türkiye 18 Şubat 1952 tarihinde NATO’ya katılmıştır. İşte ABD ile Türkiye arasındaki müttefikliğin temelinin atılışı bu şekilde olmuştur. Türkiye, özellikle kuzey komşusu Rusya’nın baskısından kendini güvenceye almış oldu. Uzun süre Türkiye ile ABD arasındaki bu kadim dostluk büyük problemler yaşanmadan, iktidarlar değişmesine, darbeler olmasına rağmen bu ilişkilerdeki sıcaklık devam etmiştir. Soğuk savaş döneminde ise, ABD Orta Doğuda kendine bir müttefik bulması bakımında da kendini emniyette hissetmekte idi. Türkiye’nin demokratik ve Laik bir ülke olması açısında bu müttefiklik çok önemli olmuştur. Orta Doğuda, devlet gibi bir başka bir devlet olmadığı için de; ABD liderleri kadar, Türk liderleri de aynı şekilde buna önem veriyorlardı. Elbette, soğuk savaşın getirdiği baskıcı durum karşısında, ABD ve Türkiye kendini emniyette hissediyordu.

25 Aralık 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılması ile Dünya’da dengelerin değiştiğini ve tek kutuplu bir Dünya düzenine doğru kayıldığını gördük. Bu olay, 1917’den beri kapalı bir kutu şeklindeki Sovyetlerin, göründüğü kadar güçlü olmadığını, birçok konularda oldukça geri bir ülke olduğunu ortaya koymuştur. Bu husus özellikle, ABD’nin Dünyaya bakış açısını değiştirmiş ve bu meyanda Türkiye, eski stratejik önemini kaybetmiş olarak ortaya çıkmıştır. Putin, Suriye olaylarında eski gücünde olduğu görüntüsünü vermeğe çalışsa da bunun böyle olmadığı gerçektir. Temel olarak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin bozulma noktası, 01 Mart 2002 tezkeresinin TBMM’de reddedilmesi ile ortaya çıkmıştır. Dünya’da her istediğini yaptırmağa alışmış olan ABD yediği bu tokadı unutmamış ve unutmamaktadır. Şu anda bile müttefiklik sözleri sarf edilmesine rağmen bunun sadece sözde kaldığı gerçeği açık olarak ortadadır. Açıkça bir konuyu burada ifade etmek gerekir ise, 2002 yılında Irak savaşına Ülkemizin müdahil olmasını istemiyordum. Yalnız buradaki öneli nokta, ABD’lerine Türkiye üzerinden Irak’a müdahale için sözler verilmesi ve ABD’nin müdahale için Türkiyeye yığınak yapmasına rağmen; Başbakanlık tezkeresinin (01 Mart 2002) reddi, bu ülkede soğuk duş etkisi yaratmıştır. Bütün bunlara rağmen ABD, Orta Doğu’da Türkiye’den başka müttefiki olmadığı için, bu konuda fazla problem çıkarmadan durumu idare etmiştir. Yalnız, daha önceki “Amerika Bileşik Devletleri Müttefikini buldu” adlı makalemde, PYD’nin Türkiye yerine, Orta Doğu’da ikame edildiğini yazmıştım.  Bir daha burada açıkça ifade etmek isterim ki, “ABD kadim dostumuzdur, bu şekilde hareket etmemelidir” gibi sözleri bir tarafa bırakmamız gereği ortadadır. Aynı dinden olsak da olmasak da, hiçbir ülke Türkiye’nin dostu değildir; düşmanı da değildir. Lütfen, başta Türk Tarihini, Avrupa veya Dünya Tarihini dikkatli şekilde düşünerek okuyunuz,çok okuyunuz. Burada Ülkemiz için çok büyük dersler vardır. Avrupa’da birbirine düşman olmayan ülke yok gibidir, ama bugün AB içinde hepsi iyi ilişkiler içinde bulunmaktadırlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün istiklâl savaşından sonraki dış siyasetine hayran olmamak işten değildir. Balkan Paktı, Sadabat Paktı onun eseridir. Bileşmiş Milletlere girmek için müracaat bir tarafa, davet edilmemiz tarih sayfalarındadır. Bence AB’ye girmek için müracaata gerek yoktur, onlar bizi mecburen davet etmelidirler. Yalnız, bunun için onlar kadar çalışarak muasır medeniyet seviyesine erişmemiz gerekir. Saygılarımla.

Bu yazı 11422 defa okunmuştur .

Son Yazılar