İnsanlar sahip oldukları bir şeyi kaybettikleri zaman üzülürler. Bir miktar para kaybettiğiniz zaman üzülürsünüz. Sıhhatinizi kaybettiğiniz zaman, işinizi veya varlığınızı kaybettiğiniz zaman da üzülürsünüz. Ama nesiller boyu süregelen ve bizde bulunması gereken bazı değerlerin bulunmaması durumunda, bunun farkında bile olmayız. Ahde vefa, sözünde durma, dürüst olma, yalan söylememe, kendi zararına olsa bile adaletten şaşmama gibi hususlar da bu meyandadır. Fakat günümüz anlayışında bu çok da önem arzetmez ve şahsi çıkar önde gelen en önemli husustur. Bir önceki makalemde üzerinde durduğum gibi burada sosyal şizofreni vardır.Gerek medya ve gerekse çevreninetkisi ile bu duruma gelinmiştir. Benim üzerinde durduğum ve çok önem verdiğim diğer hata ise, ailelerden kaynaklanmış olmasıdır. Bizden önceki, yani baba ve dede nesli, birinci ve ikinci Dünya savaşlarının getirdiği, o yokluklar içinde yetişmiş nesillerdir. Bu çok zor durumları yaşayan nesiller, çocuklarının aynı sıkıntıları çekmesini istememekte ve bunun sonucunda, üstlenmeleri zor fedakârlıklara girmektedirler. Bütün bunlara rağmen; yeni nesiller mutlu değildir. Hep fazlasını, daha fazlasını istemektedirler. Burada esas olan, maddi olanaklar sınırlı olmasına rağmen, ihtiyaçlar veya ihtiyaç olarak kabul edilenlüks şeyler sonsuza kadar uzanmasıdır. Olanaklara göre bunun ortasının bulunma gereği de ortadadır. Burada ailelerin en önemli eksikliği, çocuklarına paylaşmayı, sevgiyi öğretmiyorlar. Sevgi vermek, mutluluk paylaşmaktan geçer ve bunun sonucunda birbirine saygı duyan aile ferlerini görürsünüz.
Yeni nesillere önemle öğretmemiz gereken üç önemli husus bulunmaktadır. Özgeçmiş(gerçek bir tarih), kimliğimiz ve ideallerimiz öğretilmelidir. Bunları öğretmediğimiz zaman, bu gün gördüğümüz gibi, nesiller ortaya çıkacaktır. Mutlu nesiller yetiştirmek istiyor isek, onların beyinlerini bilimsel verilerle doldurmamız gereği ortadadır. Şunu açık olarak ortaya koymak gerekir ise, bir insan beyninin kapasitesini anlatabilmek mümkün değildir. Birçok yazarın, en iyi beynini kullananların, onun ancak % 10’unu kullanabiliyorlar sözüne takılmak istemen; yalnız onun çok az bir kısmını kullandığımız gerçektir. Beyin asla yorulmaz, “işleyen demirışıldar” örneğinden, işledikçe etrafa ışık saçar. Elbette, bunun yanında bilgilerle teçhiz edilmiş beyine sahip olanlar da mutludur. Bilimin verdiği mutluluğu hiçbir şey de bulamazsınız, kimse bulamaz. Bilimi öğrendikçe alçakgönüllü olursunuz, zira onun sonsuzluğu içinde bir nokta kadar bile olmadığınızı görürsünüz. Cahillikle de tesadüfen başarı gelebilir, fakat gerçek başarı yolunun bilimden geçtiği unutulmamalıdır. Gerçek huzur sadece bilimdedir. Dünyada bilimden başka yönde huzuru aramak insana ancak hüsran verir.
Değerli okuyucularım,
Sizlerden uzun bir süre uzak kaldım. Şubat ayında önemli bir ameliyat geçirdim. Allah’ın izini ile şimdi iyileşme periyodu içindeyim. Elbette, sizlerden uzak kalmak beni üzdü. Hastalığım sırasında; Kanuni Sultan Süleyman’ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; olmaya devlet bir nefes sıhhat gibi” sözü aklımdan çıkmadı. Ameliyatımı yaparak beni sağlığıma kavuşturan, OMÜ, Tıp Fakültesi öğretim üyesi, Doç. Dr. Bülent Güngör’e çok teşekkür ederim, elleri dert görmesin, ailece sağlık ve mutluluklar dilerim.
Tüm okuyucularıma da sağlık ve sıhhatler dilerim.
Saygılarımla.