Uzun zaman öncesinden beri, düşündüğüm bir husus vardı. Irak ile başlayan ve sonra bütün Kuzey Arap ülkelerini içine alan, Arap Baharı ve Suriye’deki olayları göz önüne alarak, niçin Suudi Arabistan’a sıranın gelmediği idi. Bunun içinde kendi kendime bir hükme de varmıştım. Hernekadar Suudi Arabistan diye bir ülke zahiren olmakla birlikte, bu ülke ABD’lerinin bir uydusu olmaktan ileri gidememişti. Eğer burada meseleye sadece petrol açısından bakılacak olur ise, yanılmış olunur. Zaten ABD Orta Doğu petrollerinden aslan payını alıyor ve almaya da devam edecektir. Yalnız, birçok defa üzerinde durduğum gibi, mesele bu kadar basit değildir. Bunun altında yatan en önemli husus, Hıristiyan Dünyanın, Müslüman Ülkeler üzerindeki emellerinden kaynaklanmaktadır. Televizyonlarda izlediğim ve aynı zamanda okuduğum makalelerde, üzerinde hiç durulmayan bir hususu açıklamak isterim. ABD dâhil, bütün Hıristiyan Dünya ki, buna Roma’daki papalık da dâhil olmak üzere; Müslümanlar için öngörülen husus şudur: Birinci bin yıl, Hristiyanlığın çıkışı ve Avrupa’nın Hıristiyan oluşudur. İkinci bin yıl ise, Hıristiyanlığın Avrupa ve Amerika kıtasında büyük oranda yerleşmesidir. Üçüncü bir yıl planı ise, Dünyaya egemen dinin Hristiyanlık olması ve bütün diğer dinlerin ortadan kaldırılması planıdır. Bugün tüm Müslüman ülkelerdeki kaos’un temelinde bu yatmaktadır. Bu gizli kapaklı bir husus da değildir. Gerek Vatikan tarafından ve gerekse, ABD’ndeki Avangelistler ve Siyonistler tarafından müteaddit defa açıklanmıştır.
Buna rağmen, bu ülkeler kendi aralarındaki etnik ve mezhep çatışmalarından kendini arındıramamaktadırlar. Daha önceki bir makalemde de üzerinde durduğum gibi, Vahhabilik, Müslümanlığın neresindedir. Bu konu bile ayrı ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Öteden beri üzerinde durduğum bir hususu açıklamak isterim ki, Müslümanlığın bu kadar mezhepler ve cemaatler tarafından parçalanmış olması, onların zayıflamasının en önemli delilidir. Tüm bunlar parçala, böl ve yönet anlayışıdır.21. Yüzyılda, Müslüman liderler kendilerinin üç kuruşluk çıkarları için, kendi ülkelerini satmaktan, birbirlerini öldürmekten de geri durmamaktadırlar. Suudi Arabistan’daki olayları temelinde de bu yatmaktadır.
Batı artık çifte kavrulmuş ile bile tatmin olmamaktadır. Kimilerinin ağzına bir parça bal sürerek, diğerlerini ortadan kaldırılmasını gerçekleştirmektedirler. Burada gerçek kârlı çıkacak olan batılılardır. Orta Doğu’nun tüm petrolünü alacaklar, petrol bitene kadar da, aynı kandan olan insanları birbirine kırdıracaklardır. Burada bir hususu zikretmek isterim ki, bu konuda batılılara suç bulamıyorum. Üç kuruşluk çıkar için ülkesini satan insanlar oldukça, bu ülkelere her şey yapılabilir. Çoğu defa ifade ettiğim gibi, Müslüman ülkelerdeki karışıklıklar karşısında, batılıların aklına müracaat eden ve onlardan icazet alan ülkelerdeki bu anlayışa ne denile bilinir ki. Bilimsellikten uzak, cahil; şark düşünüşüne karşı batının şamarı yüzlerinde şaklamaktadır. Allah’ın lütfü olarak verilmiş olan petrolüne bile sahip olamayan, batılılara peşkeş çeken, kimlikleri gelişmemiş olan ülkelerin gelecekleri de olamaz. Bunun için de Allah’tan onlara akıl, fikir vermesini dilemekten başka da çaremiz yoktur. Saygılarımla.
(Değerli okurlarım,
Birkaç yıldır, sağlık sorunlarım dolayısı ile yazılarıma, zaman zaman ara vermek durumunda bulunuyorum. Zaman zaman da ara vereceğim herhalde.)