Ülkelerin gerçek zenginlikleri, ne doğal kaynaklarının çok olmasında, ne de altın veya elmas veya petrol veya diğer madenlerinin çok bulunması ile ilgili değildir. Bir ülkenin gerçek zenginliği yetişmiş insan gücü ve gücün üretimde kullanılmasıdır. İstatistiklere bir baktığımız zaman Ülkemizde durumunu bu bakımdan çok da iyi olmadığını görüyoruz. Eğitim bakımından Türkiye ortalama olarak dördüncü sınıfa geçme çabası içinde olan bir ülkedir. Eğitim seviyemizdeki bu geriliğe birde, okumuş cahilleri ilâve edecek olur isek, durum daha da kötüleşecektir. Bir ülkenin kültür düzeyini ifade etme bakımından sadece okur, yazar oranına bakmak yeterli olmayacaktır. Zira, okur yazar olmayan, cahil bir topluma; okuma yazma öğretecek olur iseniz; bu toplum okuma yazma bilen, cahil bir toplum olacaktır. Okunan gazete sayısı ve bunun nüfusa oranı; yayınlanan kitap sayısı, bunların basılan miktarları ve okunma oranları; caddede, sokakta, otobüs beklerken, dinlenirken kitap okuma alışkanlıkları, kültürün göstergeleridir. Açıkça ifade etmek gerekir ki, düzenli kitap okuma alışkanlığımız yok denecek kadar azdır ve üniversite bitirmiş birçok gencimiz, ders kitaplarından başka bir kitap okumamıştır. Madalyonun bir yüzü bu olmakla birlikte, diğer yüzünde yazanların da çok fazla olduğunu söyleyemeyiz. Burada yazanlar açısından bir mazeret öne sürülebilir. Eskilerin deyimi ile “Marifet, iltifata tabidir” sözünün gereği olarak, yazılan kitapların okunmaması, yeni kitap yazılmamasının en önemli nedenidir.
Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk “Türk medeniyetini temeli kültürdür” demiştir. Şunu iyi bilmek gerekir ki, okumayan, yazmayan daha doğrusu; kendi kültürünü bilmeyenlerin, beyinlerinin boş olduğunu düşünmek de hatadır. Zira,doğada asla boşluk yoktur ve bu kimselerin beyinleri, başkaları tarafından empoze edilmiş, taraflı kirli fikirler, züğürtçe
düşünceler ve bunun ortaya koyduğu varsayımlar doldurmuştur. Zira, onlar kimilerinin zihinlerinde kurguladıkları sanal bir dünya görüşü ve yaşamına sahiptirler.
Eğer, Türk milletini meydana getiren unsurlar gelecek kuşaklara aktarılmayacak olur ise, bu nesiller, dış güçlerin karşısında savunmasız olarak kalacaklar, hatta savunmayı bir tarafa bırakınız, bu güçlerin kültürlerini itirazsız kabul edecekler ve kendi kültürlerini de inkâr etmek veya kötülemekten geri duramayacaklardır. Zira, kendi vücutlarında, kendilerini koruyacak aşının verdiği savunma gücünün olmaması ve bunun karşısında, diğer kültürler ise baskın olarak ortaya çıkacaktır. Eğer, bütün bunlara, çalışmadan kazanmak ve lüks yaşam hakkını kendimizde görüyor isek, fikir istilasını yapanların işi daha da kolaylaşacaktır.
Bu hususu bir örnek ile pekiştirmek isterim. Bir gün sınıfta öğrencilerime “Farz edin ki, ben çok zengin biriyim. Bu sınıftaki herkese, hizmetçileri ile beraber birer villa, birer şoförlü araba ve ömür boyu da yetecek kadar para versem, nasıl olur” dedim. Hepsi bir ağızdan “Çok iyi olur hocam” dediler. Eğer bu soruyu batı ülkelerindeki bir sınıfta söyleyecek olsanız, cevap “Niçin bütün bunları veriyorsunuz, karşılığında bizden ne istiyorsunuz” olacaktır. Batılı çocuklar hiçbir şeyin karşılıksız olmayacağını ve bunun bir bedelinin olduğunu bilirler. Bizler çocuklarımızı yetiştirirken; zengin kız, yakışıklı fakir erkek veya fakir kız ve zengin beyaz atlı prens hayalleri içinde yetiştiriyoruz. Bu hayal dünyası içinde yetişen nesiller de, bir hayal âleminde büyüyor ve hayatın rüzgârları arasında savrulup gidiyorlar. Onlara esas olarak, gerçek güç ve erdemin, bilgi, birikim, yetenek ve alın terinde olduğunu öğretemiyoruz.
Ülkemiz gerçekten insan varlığı, doğal kaynakları ve jeopolitik konumu ile çok zengin bir ülkedir. Fakat, bunun farkında olmayanlar da, hükümetleri, devleti ve milleti ile Türkiye’dir. Türkiye varlık içinde yokluk çeken bir ülke konumundadır. Bundan kurtulmanın yolu ise, gayet basittir. Öncelikle, Amerika Bileşik Devletlerinde böyle, Fransa’da böyle, Almanya’da böyle kavramlarını bir tarafa bırakarak; Ülkemizde ne var, bunları nasıl değerlendirebiliriz, öncelikle bunu düşünmeliyiz. Atatürk’ün değimi ile güç taşıdığımız kanımızda mevcuttur. Zira, gücü dışarıda aramağa gerek yoktur, güç bizdedir. Kendi kendine yeten, Dünya’nın saygı duyduğu bir Türkiye özlemi ile saygılarımı sunarım.