Özellikle terör üzerinde yapılan konuşmalarda ve yazılan yazılarda, yanlış tanılardan yola çıkılarak, yanlış sonuçlara varıldığını görüyorum. Diğer önemli olan husus ise, karşıt görüşte olanlar, birbirleri ile söz dalaşına girmektedirler. Daha önce de üzerinde durduğum gibi terör konusunda, Ülkemizde yaşayanların büyük bir çoğunluğu aynı fikirdedir. Diğer bir değişle hepimiz terörün bitmesini istiyoruz ve en az % 90’lık bir grup devletin yanındadır. Elbette, demokratik bir ülkede, terörün bitirilmesi için yapılan önerilerde birbirinden farklılıklar da ortaya çıkacaktır. Terörün önlenmesi için, farklı yöntemleri önerenlere, bazen hain damgası da vurulabiliyor. Bu bakımdan özellikle televizyondaki konuşmalar şirazeden çıkmıştır.
Daha önce yazdığım gibi, eğer terörü bitirmek istiyorsanız, bir ortak akılda birleşmek çok kolaydır. Yalnız bunun içinde, gerçek verilere dayalı bir tanı ile ortaya çıkmak gerekir.
Terörün bu günkü geldiği durum gözden geçirildiği zaman, mücadele için iki yönlü hareket etmek gerekir. Bunlardan en önemlisi, Ülkemizin içinde olan terör ile mücadeledir. Ülkemiz için önemli olan, FETÖ terör örgütü, etnik karakterli (KCK, PKK, PYD ve YPG) terör ve IŞID veya DEAŞ örgütü olmak üzere bunları üç grupta toplamak mümkündür. Ben bir terör uzmanı değilim, fakat terör ile mücadeleyi sadece silahla veya kolluk güçlerinin faaliyetleri ile bitirmek mümkün değildir. Bu terör örgütlerinin çıkış nedenleri üzerinde araştırmalar yapılarak, sosyolojik, psikolojik, ekonomik önlemler alınmalıdır. FETÖ gibi görünüşte dini temeller üzerinden ortaya çıkmış olmaları nedeniyle, buna göre dini tedbirler alınmalıdır. Şurası açıktır ki, terör ile mücadelede kolluk kuvvetlerinin yapacağı, istihbarat gibi önleyici önlemler ve silahlı önlemler öncelik kazanır. Bundan sonraki aşama ise, terörü meydana getiren amilleri ortadan kaldırmaktır. Yalnız, burada en büyük zorluk; Ülke olarak devletimizin yapacağı mücadele, yasaların el verdiği ölçüler içinde olması gereğine rağmen; terörün yasası sadece öldürmektir. Bu durum emniyet güçlerinin işini zorlaştırmaktadır. Dağ yasaları ile kıyımlarında masun insanları,çocukları bile hedef alan bir anlayışla, kanunlar dairesinde mücadele oldukça zordur. Bunun yanında, Ülkemizin içindeki bu terör kuruluşlarının dışarı ile her türlü ilişki içinde olmaları da diğer bir husustur. Her ne kadar, ülkemizdeki vatandaşlarımızın % 90’nından fazlası teröre karşı olmasına rağmen; onlara yardım ve yataklık yapanlar da vardır. Kardeşimiz, din kardeşimiz dediğimiz insanlar arasından teröristlerin çıktığı görüldüğü gibi, onlara yardım ve yataklık yapanlarda bulunmaktadır. Ama şuna inanıyorum ki, bu odaklar kısa zamanda veya uzun bir zaman içinde mutlaka bitirilecektir. Ülke içindeki terör ile mücadeledeki başarı, dış bağlantıları da ortadan kaldırmasa bile asgari düzeye indirecektir. ABD, AB ve Rusya, kendi çıkarlarına göre, Orta Doğu savaşına yön vermektedirler. Orta Doğu’daki milletler ve topluluklar, batılıların verdiği silahlarla birbirlerini öldürmektedirler. Bu güçler silah satmadıkları, Orta doğudaki halklar akıllarını başlarına topladıkları takdirde, savaşın bir gün bile devam etmesi mümkün değildir. Şöyle bir düşündüğümüz zaman, Orta Doğu’da kılını bile kıpırdatmadan kârlı çıkanlar, elbette batılılardır. Birçok konuda birbirlerine karşı çıkmalarına rağmen; kârlı onlar çıktıklarına göre, Orta Doğu’daki terörün ve kaos’u ortaya koyan ve körükleyenler hiç şüphe yoktur ki, batılılardır. Terörle mücadelede esas tanı da bu olmalıdır. Saygılarımla.