15 Temmuza kadar ne olduğu tam anlaşılamayan FETÖ HAREKETİNİ;250 İnsanımzın kanına girdiği ve bir çok insanımzı yaralayıp, birçok yerleri yıkıp-yumduğu halde ,hala savunanların olduğu görülmektedir.Özellikle içeri alınan FETÖCÜLERİN, suçlarını kabüllenip,"biz yanlış yaptık, hata ettik, bir MECZUBUN,HAİNİN peşinden gitmişiz" diyecekleri yerde;hala Pensilvanya'dan talimat alarak hareket ettikleri görülmektedir.
Askeriye içinde,bakanlıklarda, işçiler ve memurlar arasında zaman-zaman tespit edilenler olsada,hala epeyce tespit edilemeyenler var görülmektedir.
Geçen günlerde gazetelere, FETÖNÜN , surelerin sıralaması normal KUR'ANI KERİM den farklı bazı surelerin çoğu ayetleri eksik,şekilde KUR'ANI KERİM bastırdığı haberlleri düştü.Ayrıca ibrahimi dinler ,"dinler arası diyalog" derken,FETÖNÜN SEMAVİ dinler adına,İtalya'da DİNLER ARASI DİYALOG ÜNİVERSİTESİ açma kararı aldığı haberleri geldi.Buradan FETÖNÜN yüksek gelir kaynaklarına sahip olduğu belli olmaktadır.Belkide halen ülkemizden HİMMETLER FETÖ ye akmaktadır.
FETÖ herhangi bir pişmanlık göstermek yerine tamgaz faaliyetlerine devam etmektedir.MENSUPLARINA bulundukları yerlere uyum sağlamaları, gerekirse KİLİSELERE GİTMELERİ Talimatını verebilmektedir. FETÖ tarafından ortaya atılan fikirler dini kisve" altında sunulduğundan savunucu bulmuştur ve maalesef bulmaya da devam etmektedir.
Trihte de bu FETÖ olayına benzer, bir MOLLA KABIZ olayı vardır.Kısaca aktaralım:Kanuni dönemi İstanbul'u sadece devletin başkenti değil, aynı zamanda ilminde başkenti...Dünyaca ünlü alimler İstanbul'a gelip -gidiyor,akşamları derin ilmi sohbetler yapılıyor,en girift en çözümsüz konular bile tartışılıyordu.Bu tür tartışmaların müdavimlerinden biri de İstanbul medreselerinden icazet almış,İran asıllı Molla KÂBIZ-dı (ö.1527).Mola Kâbız tam bir söz ve demogoji ustasıydı.Hatırı sayılır derecede de dini bilgisi vardı ve bunları ustaca kullanmayı biliyordu.Adı kısa sürede duyuldu.Vaaz verdiği camiler dolup taşmaya,camaat can kulağı ile Molla Kabızı dinlemeye başladı.Yıllar süren bir çaba sonucu İstanbul halkını etkilemeyi başarmıştı.Artık ne söylediği değil, ne olursa olsun onun söylemesi önemliydi.Bir büyük kitle körü -körüne KÂBIZ'a bağlanmıştı.
1527 de Kalender Çelebi'nin devlete isyan edip, üzerine gönderilen HÜSREV paşa kuvvetlerini Adıyaman yakınlarındaki Kuruçayır mevkiinde yenilgiye uğrattığı günlerde baklayı ağzından çıkardı,asıl niyetini açığa vurdu.Bazı dini hükümleri inkar etmeye, bazılarını değiştirmeye,bu arada HZ .İSA nın(as), HZ. Muhammed'den (as) ,Hıristiyanlığın,Müslümanlıktan daha üstün olduğunu iddia etmeye başladı.
Üstelik iddialarınını ayet ve hadislere dayandırıyor ve bazı ayet ve hadisleri kendince yorumlamak suretiyle kafaları karıştırıyordu.KÂBIZ'ın iddiaları; o dönemde bir hayli taraftarı olan "hurufilik"le bağdaşıyordu.İşin özünü bilen İstanbul alimlerinin pek çoğu rahatsızdı defalarca şikayet konusu yapmışlar, ancak yeterli delil bulunamadığından birşey yapılamamıştı.
Bundan cesaret alan KABIZ işi tam bir propogandaya dönüştürdü.Artık pervasız konuşuyor,alimleri tehdit ediyor,kimsenin karşısına çıkamadığını öne sürüyor,fikirlerini yaymak içn her bölgeye bir oda(hadi dergah diyelim) açıyordu.Halk da tedirgin olmaya başlayınca,durum DİVANI HÜMAYUNA intikal etti(1527).
Divan'a Padişah adına Pargalı İbrahim Paşa başkanlık ediyordu.KANUNİ kafes arkasındaki yerini almış,durşmayı izlemeye hazırlanmıştı.İddiasını seslendirmesi için ilk söz KABIZA verildi.Bütün cerbezesini kullanarak hiç bir ilmi değeri olmayan safsatalarını tekrarladı.Söz ustalığı sayesinde Rumeli Kazaskeri Fenarizade Muhuddin Çelebi ile Anadolu Kazaskeri Kadiri Çelebiyi susturdu.Buna rağmen idamına hükmettiler.
Ancak Veziriazam İbrahim Paşa tatmin olmamıştı;"herif ilzam edilmedi,fikirleri ilmen çürütülmedi" diyerek,Müverrih Perçevinin ifadesiyle"mülhid-i mülzemi" serbest bıraktı.
Molla KABIZ'ın serbestçe Divandan çıkıp gitmesi, açık inkarına rağmen bir şey yapılamaması, KANUNİ'Yİ müthiş kızdırmıştı:"Bre Pargalı!" diye gürledi,"bir mülhid(islamiyetten çıkmış) divanumuza gelür,hezeyana cür'et kılar ve mülzem(yalan-yanlış konuşur, ama susturulamaz).Buna bahis nedür?"Veziriazam ellerini ikiyana açarak;"nice idelüm (ne yapalım),kazaskerlerünüz mesail-i şer-iyeye (dini meslelere) alim değidirler ki,mel'unu ilzam ve iskat edeler."
KABIZ hemen ertesi gün tekrar divana çağrıldı.Bu sefer karşısında"İbni Kemal" lakabıyla meşhur Şeyhülislam Kemal Paşazade Şemsüddin Ahmed Efendi ile İstanbul Kadısı Sadüddin Çelebi vardı.MOLLA KÂBIZ'A öyle sorular sordular ki,hataların öyle ustalıkla ortaya koydular ki,sonunda KÂBIZ PES ETTİ,FAKAT iddiasından dönmedi.Artık hüküm KADIYA aitti;"fitne ve irtidattan"(müslümanlıktan dönmek) idam cezası verdi."(alıntı)
Bu KÂBIZ olayında da olduğu gibi fikirler zorla hapisle,işkenceyle durdurulamaz,susturulamaz.Bu nedenle DİYANET VE DEVLET YETKİLİLERİ ,FETÖ nün 17-25 aralık ve 15 TEMMUZ Darbe girişiminden başka;DİNİMİZİ BOZMAYA,TAHRİF ETMEYE ÇALIŞTIKLARI HER NOKTA millete açıklanmalıdır.Yanlışları tek -tek izah edilmeli,anlatılmalı ve dindeki TAHRİFLERİ gösterilmelidir, gösterilmelidir ki halen FETÖ-ye bağlılıkta sebat eden KÖRLER görsün,SAĞIRLAR Duysun ve bilsin.Ve hala bu Molla kılıklı FETÖ Kabız'ını takip etmekten VAZGEÇSİNLER VESSELAM.