Şaşıyorum, Almaya, Avusturya, Hollanda, Danimarka yetkililerinin bugün bakanlarımıza yaptıklarına hayret edenlere.
"Yaşasın millet, kahrolsun millet düşmanları!" sloganıyla yeri göğü çınlattığımız gençlik yıllarında Alman Şansölyesi Willy Brand'ın Türkiye'ye ziyareti sonrası verdiği demeci hiç unutmuyorum. Ki, o yıllar bizim siyasilerin kısır çekişmeleri, kayıkçı dövüşlerine dönüşmüş, ülke koalisyonlar ile yönetilemez hale gelmiş ve askerlerin emir komuta zinciri içerisinde verdiği muhtırayla kurulan teknokrat hükumetleri kurulmuş ve Türkiye'nin tadı tuzu kaçmıştı.
Willy Brand ne demişti biliyor musunuz? "Türkiye, büyük bir domuz ahırına benziyor." Yüreğime hançer gibi saplanan bu demeç yetkililer tarafından yenildi, yutuldu.
Aradan yıllar geçti, Dünür Şansölye Almanya'nın başına geçti. Almanya'da bulunan kayın peder resmi yoldan ziyaret ve gezi amaçlı olarak bizleri oraya davet etti. Biz, vize için gerekli evrakı hazırlayıp Alman Büyük elçiliğine başvuruda bulunduk.
Evrak içinde iki anonim ile bir limited şirketinin yetkilisi ve dört çocuk ebeveyni olduğumuza dair belgeler; çocuklarımızın bu ziyaret sırasında Türkiye'de kalacaklarına dair bilgiler de bulunmaktaydı. Buna rağmen -hiçbir gerekçe göstermeden- Almanya hanımla bana vize vermedi.
Daha sonra başka ülkelerdeki eş dost, hısım akraba ve öğrencilerim bulundukları ülkelere davette bulundular, hepsine teşekkür ettim. O ülkeler, özellikle Almanya için -herkes bilir- çekincelerim vardı. Avucuma altın koysalar da gitmiyordum, gitmeyecektim.
Küçük bir ayrıntı. O dönemde, Almanya, diğer Avrupa ülkeleri gibi ne kadar millet düşmanı eli kanlı katil örgütlerinin elemanları ile yandaşlarına hiçbir araştırma soruşturma yapmadan, engel koymadan -peynir ekmek yer gibi- vize veriyordu.
Evet, söylemeden geçmiyorum. boşuna mı "Küfür tek millettir" diye söylenmiştir?