KENDİ DOĞRULARIMIZ…


                                                                           

 

                Cahil, yeterli bir eğitim almamış, talim ve terbiye görmemiş, milletinin kültür ve medeniyet değerlerinden habersiz, donanımsız ve bilgisiz topluluklarda doğrular üzerinde anlaşılamaz. Birleşilemez. Çünkü bu tip bilgisiz ve akl-i selimden mahrum olan toplulukların doğruları herkese göre değişir. Sana göre doğru olan, başkalarına göre eğridir. Başkalarına göre doğru olan sana göre yanlıştır. Bana göre doğru olan, başkasına göre eğridir. Doğrularla eğitilmemiş ve büyütülmemiş, selim bir akıldan mahrum topluluklarda, maalesef ortak bir doğruda buluşulamaz. Bu tür toplulukların ortak bir doğrusu olmaz. Olamaz!

                 Toplulukların ortak doğruları olabilmesi için, aynı ortak ve doğru kaynaklardan beslenmeleri gerekir. Aynı kültür ikliminde yetişmeleri gerekir. Aynı ahlaki değerlerle beslenmeleri ve terbiye edilmeleri esastır. Bu tip toplumlarda selim akıl değil, sakim akıl hâkimdir. Sakim (hasta, sakat) aklın hâkim olduğu topluluklarda doğrularda birleşmek ve anlaşmak neredeyse imkânsızdır. Herkes kendi doğrusunun arkasındadır. Ve herkesin, kendi doğrusunu paylaşmasını ve savunmasını ister ve bekler. Yani bir tip şizofren hâl yaşarlar. Kendi doğrularından başka doğruları yoktur. Olmaz da…

                Bu toplumda yaşanabilir mi? Çok zor… Ve bu tip toplumlarda huzur olmaz. Kalkınma olmaz. İnsanlık namına ortaya bir şey konamaz. İnsani değerler yerlerde sürünür. Böyle bir toplumla yaşamak zorunda kalan akl-i selim insanlar yaşamakta zorlanırlar. Toplum böyle insanları parazit mesabesinde görür. Çünkü kendi doğrularının dışında başka doğruları savunan insanlardır bunlar. Onun için bunlara pek iyi gözle bakmazlar.

                Peki, ne yapmak lâzım? Toplumun ortak doğrularla beslenebilmesi için eğitim sistemimin münderecatı doğrularla doldurulması ve milletin bu doğrularla eğitilmesi lâzım. Milletin sağlam ahlaki değerleri, kültürü, tarihi hakikatleri ve medeniyet değerleri mükemmel bir şekilde o millet evladına verilebilmeli. Tahsil ve terbiye edilmeli. Millet ortak bir kaynaktan beslenirse, ortak akıl noktasında birleşir. O zaman doğruda ve doğrularda birleşilir. Benim doğrum, senin doğrun diye bir şey olmaz. Doğru ne ise o olur.  Doğruyu kim söylerse söylesin onun etrafında birleşilir. Yani akl-i selim etrafında toplanılır. Ve o zaman, o toplumda yaşamak bir saadet haline gelir. Huzur ve güven olur. Geleceğe ümitle bakılır. İnsanların kalpleri mesrur olur. Şad olur. Kendi doğrularımızdan ziyade toplumun ortak akl-i seliminin doğruları olur.  İşte o toplum doğru bir toplum olur. Ve yıkılmaz!